CAHİT ZARİFOĞLU ŞİİRLERİ

Cahit Zarifoğlu Kahramanmaraşlı’dır. 1 Temmuz 1940 tarihinde Ankara’da doğmuş ve çocukluğu Kahramanmaraş’ta geçmiştir. Edebiyata, Kahramanmaraş Lisesi’nde okurken şiir ve kompozisyon yazarak başlamış, liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünde okumuş ve buradan mezun olmuştur.

Öğrenciliği sırasında , sayfa sekreteri olarak çalışmış, yine bu dönemde Diriliş Dergisinde çeşitli şiirleri yayımlanmıştır. 1976’dan sonra, kurucularından olduğu, Mavera Dergisinde şiirleri, birkaç hikâyesi, senaryo çalışmaları, günlükleri ve ‘Okuyucularla’ ismini verdiği sohbetleri yayımlanmıştır.

Değişik zamanlarda ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapmasının yanı sıra, Mavera Dergisi’ni çıkartmaya başladığı süreçte TRT Genel Müdürlüğü’nde mütercim sekreter olarak da görev almıştır. 7 Haziran 1987 tarihinde vefat etmiştir. Mezarı Beylerbeyi’ndeki Küplüce mezarlığındadır.


RECA


Burası Dünya!
Ne çok kıymetlendirdik…
Oysa bir tarla idi;
Ekip biçip gidecektik.


Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim.


İnsan sevmeli;
bazen bir insanı,
yahut da bir ağacı
ya da kanadı kırık bir kuşu…
zaten sevmezse insan, insan mı olur?



Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir müslümanda değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?


Televizyon bir şamardır. Hem de kendi hanemizde kendi elimizle sırtımıza inen büyük bir şamar.


Kişi kimi ve neyi seviyorsa, gönlünün sultanı o.


Zira insanın ihtiyaçları ve doyumları aynı kalmıyor. Dün öğrenmek ve ibret almak için okurken, bugün yalnızlığını gidermek için, gerçekleriyle geçinemediği ve baş edemediğinden, hayali dostlar, can yoldaşları edinmek için okuyor.


Nereye kadar kendinden kendinden kaçabilirsin? Ya bir daha geriye dönemezsem.


”OKU” emri, anlamını bilmeden okumak olmamalıydı. Anlamı kavramadan okunacak bir şey hayata uygulanamaz, yaşanamazdı.


Ve önemli olan ‘an’ dır. Onu; ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir.



DERS VERİCİ SÖZLER

Müslümanın bir tek saniye boş zaman geçirmeye hakkı bulunmadığı bir zamanda kendinize nasıl bir değer biçiyor, maddi ve manevi gücünüzle nasıl bir hedefe bakıyorsunuz? Yani kısacası diploma değil, diplomalar almakta acze düşmeye bu dersten şu dersten takıntılı olmaya minicik hedeflerin önünde bocalayıp durmaya utanmıyor musunuz?


Daha da vahimi, insanlarda gittikçe daha da belirginleşen kişiliksizlik. Sürüleşmek.


Bir yerlerde tek başına kalpler kendi binasını kurtarmaya çabalıyor.


İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama. Bizi fark edince eşyaların arasına gizlenmeye çalışan bir böceğe benziyor anlattıklarım. Eşyayı kaldırınca kımıldamadan durduklarını görürsünüz. Söylediklerim bir defterin yaprakları arasına kıvrılmıştır. Sayfaları açtıkça onları göreceğimi sanıyorum ama anlıyorum ki asıl söylediğim şeylerdir altına gizlendiğim. Fark edilmesinden korktuklarımı kapadığım eşyalar oluyor anlattıklarım.


Yine de biri çıkıp nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim. Kederli olduğum da söylenemez zaten. Buna sebep de yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim, ne felaket geçirenlerim var. Dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki kalbimi tanıyanlar yok. Ağırlıksız duran bedenimi küçümseyeceklerdi. Sonra da birbirlerine dürterek, ya da ilerideki arkadaşlarına göz işareti vererek beni gösterecekler, “kalbini yok etmişin haline bakın, hınzır pek de pratik, belli etmiyor hiç” diyeceklerdi. Ama iyi ki yoklar.

ANILAR DEFTERİNDE GÜL YAPRAĞI
ANILAR DEFTERİNDE GÜL YAPRAĞI

Anılar Defterinde Gül Yaprağı
Gibi Unutuldum Kurudum
Başıma Düştü Sevda Ağı
Bir Başıma Tenhalarda Kahroldum.
Sen Kimbilir Rüzgarlı Eteklerinle Kimbilir
Hangi İklimdesin
Ben Sensiz Bu Sessizlikle
Deliler Gibiyim
Sensiz Bu Sessizlikle.
Ayrılıkla Başım Belada
Gözlerini Çevir Gözlerime
 
Yoksa Ben
Sensiz Bu Sessizlikle
Deli Gibiyim
Sensiz Bu Sensizlikle.

SEN KUŞ OLUR GİDERSİN BİR TRENLE
SEN KUŞ OLUR GİDERSİN BİR TRENLE

Uzun bir geçmişimiz var
Hiç yorulmadan
En azından bir kere
eğlenceli beşik
ha biz varız
ha biz maskeli balo
Saygıya durup üstün bir gecede
Bir sır payı katlayıp
sade bir kahveden
Keyifsiz bir detayın hükmüyle
ha biz yokuz
ha biz seferde
Ya bu kez ölenleri görmeliysek
Ya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle
Parka dolalım
Park bizi alır önce
Seyrimizden bir sabah kazanır
Eğri fakat daha çok eğrilmez bir şoförle
Sayısız rampaya katlanır
ya güneşten daha zengin
sofraya diz çökeriz
ya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle
Oysa sergimize kuşlar gelir uzanır.

HIZLA AKAN MIZRAK
HIZLA AKAN MIZRAK
Sabahtır
Alkışlar gecenin
Sıcak damları sükûn yapılarıyla
Aydınlatır bir ucundan
Kahvaltı sofrasında çay tasını
Düzgün uysal
Işıklı bir de ağız
Gizlice götürür hücreyi bütüne
Ve akla her gelen telgraf telinde
Öpüşür iki güvercin
İncelmiş ve yumuşamış gagalarıyla
Bu geçen mızrak
Kalın kararlı
Atanın değer biçilmez atıyla
Kuşkusuz yolunda gerek
Mızrak geçer ışığı
Geçer geceyi dolduran karanlığı da

SULTAN
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme
Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum

Daha fazla edebi söz için tıklayınız

Cahit Zarifoğlu hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir