BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ SÖZLERİ


Dost istersen Allah yeter. Evet O dost ise, herşey dosttur.


Bismillah her hayrın başıdır.



Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun!


Kur’an’ı dinle ve hükmüne muti’ ol ve ona yapış ve ahkâmıyla amel et.


Senin üzerine haktır ki: Her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu demek doğru değildir.


Nasıl şükür, nimeti ziyadeleştiriyor; öyle de , şekva musibeti ziyadeleştirir.


Fenalığı kendinden, iyiliği Allah’tan bil.


Cenab-ı Hak buyurmuş “Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim.


Yarım saat kaylûle, iki saat gece uykusuna muadil gelir. Demek, ömrüne hergün bir buçuk saat ilâve ediyor. Rızık için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saati, ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilâve ediyor.


Büyük görünme küçülürsün.


Beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla, hiçbir şeyde hakikî nezafetsizlik ve çirkinlik görünmüyor.


O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin nefis ve heva ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi’ olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.


Şirk öyle bir cürümdür ki her bir mahlukun hakkına ve şerefini ve haysiyetine bir tecavüzdür. Ancak onu cehennem temizler.


Zaman ihtiyarladıkça Kuran gençleşiyor.



Sizdeki gençlik kat´iyyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek.


Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstahak olur.


Dünyanın yüz bahçesi, fani olmak haysiyetiyle, ahiretin baki olan bir ağacına mukabil gelemez.


Hâlık ve Rezzak, ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, onun elindedir. O hem Hakîm’dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm’dir; ihsanı, merhameti çoktur.


Ey nefsim! Kalbim gibi ağla, bağır ve de ki: Faniyim fani olanı istemem, acizim aciz olanı istemem.


Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.


Ey musibetzede! Musibetin içinde bir nimet mündericdir. Dikkat et de onu gör.


Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle. Vesselâm.


Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz; meşru dairedeki keyfe iktifa ediniz. o, keyfinize kafidir.


Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.



Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez.


Madem her şey manen “Bismillah” der. Allah namına Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “Bismillah” demeliyiz. Allah namına vermeliyiz. Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız.


Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.


Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler.


Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada hem kabirde hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek.


Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.


Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dava etmek ve onlara müracaat etmek, bir haksızlıktır, hakka karşı bir hürmetsizliktir.


İnsan garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenatı örter, unutur; mü’min kardeşine adavet eder.


Dinleyen söyleyenden daha iyi anlar.


Nasihat istersen, ölüm yeter.



Bak kardeşim! Birisi seninle bir dilim ekmek paylaşırsa, yahut bir elmayı bölüşürse, eğer yarıdan fazlasını kendine alırsa, o kişiyle sakın arkadaşlık yapma.


Zulme rıza zulümdür; tarafdar olsa, zâlim olur.


Bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemmiyeten veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır.


İman nimetinden dolayı Allah’a hamd olsun.


Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur.


İnsan küçük bir alem olduğu gibi, alem dahi büyük bir insandır.


Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.


Kimin için Allah var, ona her şey var. Ve kimin için yoksa, her şey ona yoktur, hiçtir.


Evet gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez.


Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da manen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bakiyeye ciddi müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da dünyasını cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.


Evet, söz O’dur. Ve ona derler. Hak olup, Haktan gelip Hak diyen ve hakikatı gösteren ve nuranî hikmeti neşreden O’dur.


Maddî musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür.


Cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi, ruh-u insan da namaza muhtaçtır.


Bir ki hakiki Müslümanız, aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için, yalana tenezzül etmeyiz.



Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz hayatınızı imanla hayatlandırınız ve feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.


Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.


Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir. Ve ihtiyarlarınızın en fenası, sefahette ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir.


Rahmeti ittiham eden, rahmetten mahrum kalır.


Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var.


Hem her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir Cenneti dahi kendi hânesidir.


Hem insanın bir rub’unu teşkil eden ihtiyarlar; yakında hayatlarının sönmesine ve toprağa girmelerine ve güzel ve sevimli dünyalarının kapanmasına karşı teselliyi ancak ve ancak âhiret imanında bulabilirler.


İşlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve rûhumuza yaralar açar.


Zaman gösterdi ki; cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil.



Hem deme: “Ben de herkes gibiyim.” Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise kabrin öbür tarafında pek esassızdır.


İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder.


Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük latifelerini onda batırma!


Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn.


Yeryüzü bir sahifedir, ne kadar kitap içinde var. Bir ağaç bir kelimedir, ne kadar sahifesi vardır. Bir meyve bir harf; bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var.


Nefsini beğenen ve nefsine itimat eden, bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır.


Kısa ömürde, az bir lezzet için; ebedî, daimî hayatını ve saadet-î ebediyesini berbat etmek ehl-i aklın kârı değildir.


Aklımız ilme muhtaç olduğu gibi, kalbimiz dahi bir feyiz ister, ruhumuz bir nur ister.


Bir zerre ihlaslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir