HZ. EBUBEKİR (RA) SÖZLERİ

Hz. Ebubekir (ra) Fil Vak‘ası’ndan üç yıl kadar sonra Mekke’de doğdu. Tertemiz nesebi, Resûlullah (sav) Efendimiz’in altıncı batındaki dedesi Mürre bin Kâ‘b ile birleşir. İslâm’dan önceki 38 yıllık hayatında dahî içki kullanmamış, putlara tapmamış, dâimâ nezih ve örnek bir şahsiyet sergilemiştir. Allah Resûlü (sav), peygamberliğini îlân ettiğinde, hemen îmân etmiştir. Annesi Ümmü’l-Hayr Selmâ bint Sahr, Mekke döneminde Hz. Peygamber’in Erkam b. Ebü’l-Erkam’ın evinde bulunduğu sırada İslâmiyet’i kabul etti. Babası Ebû Kuhâfe, Mekke fethinden (8/630) hemen sonra oğlu Ebû Bekir’in aracılığıyla müslüman oldu.

Resûl-i Ekrem’den iki veya üç yaş küçük olan Ebubekir kaynaklarda adından çok Atîk lakabıyla anılmıştır. “Güzel, soylu, eski, âzat edilmiş” gibi mânalara gelen bu lakabın ona annesi tarafından verildiği veya çok eskiden beri hayır yaptığı, yüzü ve ahlâkı güzel olduğu, yahut da soyunda ayıplanacak bir husus bulunmadığı için Atîk diye anıldığı rivayet edilmekle birlikte Hz. Peygamber’in, “Sen Allah’ın cehennemden âzat ettiği kimsesin” şeklindeki iltifatına mazhar olduktan sonra bu lakapla anılmaya başlandığı bilinmektedir.

SIDDIK

Hz. Ebubekir  Allah Teâlâ’nın ve O’nun en sevgili Resûlü’nün en sevgili dostudur. Kur’ânî ifâde ile; “İkinin İkincisi”dir. Canıyla, malıyla ve âilesiyle Peygamber Efendimiz’in etrâfında âdeta pervâne olmuş, ömrünü ve bütün varlığını İslâm’ın muhâfazası ve neşri için vakfetmiştir. Kızı Âişe ile Hz. Peygamber’in evlenmesine dair hicretten önce verilen karar onların dostluğunu daha da pekiştirdi. Câhiliye döneminde Abdü’l-Kâ‘be olan adının müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber tarafından Abdullah olarak değiştirildiği rivayet edilir. Servetini Allah yolunda harcayıp eski elbiseler giydiği için “Zü’l-hilâl” , çok şefkatli ve merhametli olduğu için “Evvâh” lakaplarıyla da anılmıştır. Ancak onun en meşhur lakabı Sıddık ‘tır. “ Çok samimi, çok sadık” anlamına gelen bu lakap kendisine, miraç olayı başta olmak üzere gaybla ilgili haberleri hiç tereddütsüz kabul ettiği için bizzat Resûl-i Ekrem tarafından verilmiş ve İslâm literatüründe bununla şöhret bulmuştur. Hz. Peygamber’in vefatından sonra onun devlet yönetimi görevini üstlendiği için de “ Halifeti Resûlillâh” unvanıyla anılmıştır.

Hz. Ebûbekir dîni idrâk etme hususunda son derece firâsetli, sır ve hikmetlere vukufiyette yüksek anlayış sahibi, nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını gayet iyi bilen, yumuşak huylu ve çok cömert bir zât idi. Az konuşur; halifeliği sırasında da kumandan ve valilerine az konuşmalarını tavsiye ederdi. Resûlullah Efendimiz gibi 63 yaşında vefat etmişti. 23 Ağustos 634 idi. İbn-i Ömer Hazretlerinin rivayetine göre Hazret-i Ebubekir’in  vefatına sebep olan şey, onun Resulullah Efendimiz ’in vefatından duyduğu derin üzüntüdür. Hakikaten o, Fahr-i Kâinat Efendimiz ’in vefatına o kadar üzülmüştü ki, mübarek vücudu eriye eriye iyice zayıfladı ve nihâyet vefat etti.

Hz. Ebubekir mağarada kaldıkları günü söyle anlatır: “Rasulullah (s.a.v) ile beraber bir mağarada bulundum. Bir ara basımı kaldırıp baktım. İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına kadar geldiler. O anda Kureyş casuslarının ayaklarını gördüm. Bunun üzerine, ‘Ya Rasulullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse de baksa muhakkak bizi görür’ dedim. O, ‘Sus ya Ebubekir. iki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?’ buyurdu. Rasulullah bu sırada Kur’an’da anlatıldığı biçimde söyle diyordu: “Üzülme, Allah bizimledir” (Tevbe, 40). Nitekim Allah ona güven vermiş, göremedikleri askerleriyle onu desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadılar.


İman sadece camilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur.



Akıllı kimse takva sahibi olan, akılsız da zalim olandır.


Allah’tan âfiyet isteyiniz. Hiç kimseye yakînden sonra âfiyetten daha fazîletli bir şey verilmemiştir.



HİKMETLİ SÖZLER

Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış. Elde edince de onu geçmeye bak. Daha güzelini yapmaya gayret et.


İnsanlara iyilik etmek, kişiyi afetlerden ve belalardan muhafaza eder.


Bana göre afiyette olup şükretmem, imtihan edilip sabretmemden daha makbuldür.


Dünya müminlerin pazarı, gece ile gündüz sermayeleri, güzel ameller ticaret malları, cennet kazançları, cehennem de zararlarıdır.


Hazret-i Peygamber’e salâvat getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbet ve ihlasla) selam göndermek pek çok köle azat etmekten daha faziletlidir. Rasulullah sallâllâhu aleyhi ve sellemi sevmek ise riyazet ve mücahededen, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha üstündür.


Çok söz, kişiyi unutkan yapar.


Kitaplar akıllı kişilerin bahçeleri, faziletli kişilerin güzel kokulu çiçekliğidir.


Övünmeyiniz! Hem topraktan yaratılmış hem de toprağa dönünce kendisini kurtların yiyeceği insanın övünmesi neye yarar!


Dört şeyi dört yere bırakın; uyumayı kabre. rahatı sırat köprüsüne. övünmeyi mizana. arzu ve istekleri cennete.


Komşunla münakaşa etme; zira misafirler gider, o kalır.


Şu dört özelliği taşıyan Allah ‘in iyi kullarındandır: tövbe edene sevinen, günahkarın bağışlanmasını dileyen, kötüye(ıslahı için) dua eden, iyiye yardımda bulunan.


Veciz konuşmanın sırrı, fuzuli sözleri terk etmektir.


Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var.



İMAN SÖZLERİ

Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur.


Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir.


Herhangi bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur.


Amelin sırrı sabırdır.


Rasulullah vahiy ile korunuyordu. Benim ise beni yalnız bırakmayan bir şeytanım vardır.


Dört şeyi dört yere bırakın; Uyumayı kabre. Rahatı sırat köprüsüne. Övünmeyi mizana. Arzu ve istekleri cennete.


Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.


Haramı terketmek, helali talep etmekten hayırlıdır.


Seni anlamaktan aciz olduğunu anlamak, gerçekten seni anlamak demektir.


Güzel konuşmanın sırrı, lüzumsuz sözleri terk etmektir.


Olgun kimse affetmeyi borç, iyilik etmeyi farz olarak kabul eder.


Kendisini kurtların yiyeceği insanın övünmesi neye yarar.


Farz eda olunmadıkça nafile kabul olunmaz.


Mazlumun bedduasından korkunuz.


Cezası en süratli günahlar zulüm ve sıla-i rahmi kesmektir.


Bir kaç günlük ömre aldanıp da, yarın Cenab-ı Hakk’ın huzurunda mahçup olmayın.


Allah sevdiği kullarına ahirette azap etmemek için günahlarına kefaret olsun diye dünyada sıkıntı verir.


Devemin yuları kaybolsa onu bulmak için Kur’an’a müracaat ederim.


Birine karşı sabrı kalmadığı vakit, Allah’ın sana ne kadar sabırlı olduğunu düşün.


Allah, kulunun amelsiz sözünden razı olmaz.


İnsanlar! Benim size öğüdüm, Allahın azap ve ukubetinden kaçmanız ve sevip sevmediğiniz her işde hakkı tutmaya bakmanızdır. Her işde doğruluk.


Kabre azıksız giren, vapursuz denize çıkmış gibidir.


SABIR SÖZLERİ

Hiçbir bela yoktur ki, ondan daha kötüsü olmasın.


Sabırda zarar; hüzün ve telâşta fayda yoktur.


Nerede herkesin hayran olduğu güzel yüzlü insanlar! Nerede gençliğine mağrur olan yiğitler! Nerede ihtişamlı şehirler kurup etrafını yüksek surlarla çeviren hükümdarlar! Nerede harp meydanlarının mağlûbiyet tanımayan kahramanları! Zaman hepsini çürütüp yerle bir etti. Hepsi kabrin karanlıklarına gömülüp gittiler. Acele edin, acele edin! Vakit geçmeden aklınızı başınıza alın da ölüm ötesine bir an evvel hazırlanın! Kendinizi kurtarın, kendinizi kurtarın.


Ne söylediğini, ne zaman söylediğini ve kime söylediğini iyi düşün!


Allah rızâsı murâd edilmeyen sözde; Allah yolunda harcanmayan malda; Cehâleti hilmine gâlip gelen kimsede; Allah için yapacağı bir işte, ayıplayanın ayıplamasından korkan kimsede hayır yoktur.


Allâh’ın, sizden önce gelip geçen kullarının hâlini tefekkür edin! Dün nerede idiler, bugün neredeler?


Kul, dünya nîmetlerinden bir şey sebebiyle kibirlendiğinde Allah Teâlâ, o nîmet kulundan gidinceye kadar ona buğzeder.


Allâh’ım, Sen beni benden daha iyi bilirsin. Ben de kendimi onlardan daha iyi bilirim. Allâh’ım, beni onların zannettiğinden daha hayırlı eyle! Onların bilmediği hatâlarımı mağfiret eyle, söyledikleri sözler sebebiyle de beni hesâba çekme!


Allah’tan âfiyet isteyiniz. Hiç kimseye yakînden sonra âfiyetten daha fazîletli bir şey verilmemiştir.


Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de vereceğini vaad ettiği mükâfâtı azap ile birlikte zikretti ki bu vesîleyle kul ibadete rağbet etsin ve azaptan korksun.


Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar.


Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın.


Son sözleri şu âyet-i kerîmedeki niyâz olmuştu:

(Allâh’ım!) Canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihler zümresine ilhâk eyle!” (Yûsuf, 101)


Daha fazla dini söz için tıklayınız

Hz. Ebubekir (ra) hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir