OĞUZ ATAY SÖZLERİ KİTAP ALINTILARI
Oğuz Atay , 12 Ekim 1934’te Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde ilçesinde dünyaya geldi. Ankara Maarif Koleji´ni, İTÜ İnşaat Fakültesi´ni bitirdi. Yazdığı roman ve öyküleriyle unutulmaz bir iz bırakan Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır. Atay, beyninde çıkan habis bir tümör nedeniyle büyük projesi Türkiye’nin Ruhu ‘nu yazamadan 13 Aralık 1977’de hayatını kaybetmiştir. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay’ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı,
YALNIZLIK SÖZLERİ
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok.
Herkesin istediği gibi yaşadığı uzak bir ülkenin özlemini duyuyorum.
Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.
Bu hayattan istifa ederek başka bir hayatı başka türlü yaşamak istiyorum.
Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inandım. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.
Kendi sorunlarını çözemeyen bir kişinin, kusurlarının acısını başkalarına çektirmeye hakkı yoktur.
Şu anda sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim, gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
Her insanın yaşadığı en az iki hayatı vardır; biri bildiğimiz vitrinlik, diğeri bilmediğimiz derinlik.
Nerden başlıyorduk? İlk önce seviyormuyduk? Yoksa ilk önce güveniyormuyduk?
Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?
Acı insanları yakınlaştırırmış. Hangimiz mutluyuz da bu kadar uzak kaldık birbirimize?
Param vardı, yiyeceğim vardı, kitabım, evim her şeyim vardı; fakat isteğim yoktu.
ÇARESİZLİK SÖZLERİ
Ya çocuksu gururumuz! Beğenilmezsek hemen alınıyoruz, Batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz. İyi aile çocukları aramızda, onlara çamur atan mahalle çocuğu gibiyiz.
Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım, kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum, İşte sonum geldi, Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. Bana acımayın. Ben kötüyüm; sizlere karşı kötü duygular besledim içimden. Beceriksizliğimden uygulayamadım kötü düşüncelerimi.
Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler. Ben de kendimi anlamadım: Bütün hayatım boyunca normal bir adam olmaya çalıştım.
Bana yaşamayı öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım. Bana, başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler. Başka türlü bir itinayla tutmalıydılar beni. Daha fazla değil, farklı.
Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Ne yazık onlara ki çıkarlarına dokunulmadıkça doğru yola gitmezler ve Allah’ın kendilerine sunacağı nimetleri bilmezler.
Ne yazık onlara ki kalpleri temiz olmadığı için herkesi kötü sanırlar ve günahsıza ve günahkâra bir fark gözetmeden kötülük ederler.
Ne yazık onlara ki duygulu çekingenliği korkaklık, samimiyeti yaltaklanma ve yardımı bir baskı sayarlar Ne yazık onlara ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar. Onların, geleceği yaratan insanlar arasında yeri yoktur. Unutulacaklardır.
ANLAŞILMAK
Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız. Yol verip yakarmaktan vazgeçmeliyiz. Rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. Çelişkisiz dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. Sözümüzün eri olmalıyız: Kırılacak kafaları kırmalıyız. Bize acınmadığı için acımamalıyız.
Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.
İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz.
Yalnız insanların kendi içinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.
Gülümseyeceksin, bekleyeceksin.. ve hiç bir zaman ümide kapılmayacaksın.
Param vardı, yiyeceğim vardı, kitabım, evim her şeyim vardı; fakat isteğim yoktu.
Yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.
Hata yapmayan insan hiçbir şey yapmıyor demektir, çamurlu yolda yürürsen elbette ayağın kirlenecek.
İnsanları genel anlamda seviyorum ama kimseye tahammülüm yok.
Daha fazla güzel söz için tıklayınız
Oğuz Atay hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız