AHMET HAMDİ TANPINAR SÖZLERİ

Ahmet Hamdi Tanpınar (Doğum 23 Haziran 1901; İstanbul / Ölüm 24 Ocak 1962, İstanbul), Türk romancı, öykücü , şair, öğretmen, çevirmen, edebiyat tarihçisi, siyasetçi. Bu yazımızda Ahmet Hamdi Tanpınar dan sizler için şiirler ve sözler derledik. İster yazılı ister resimli olarak sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. İyi okumalar dileriz.


Allah insanı bırakırsa her şey mahvolur!


Bak doktor! dedim. Benim hiçbir şeyim yok. Sadece talihsizim.


Elbisem çok eski olsun. Fakat bahçemde en iyi güller yetişsin.



Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?


Şu hakikatı kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu, insanoğlunun cehennemidir.


Cahilsin; okur öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur.


Sabır, insanoğlunun tek kalesidir.


Biz evvelâ kelimeleri öğreniriz; sonra yaşadıkça teker teker mânalarını.

GÜZEL ŞİİRLER

 Ne İçindeyim Zamanın
Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
 
Başım sukutu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Koku bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim

Kendi kendime biz gurbetin insanlarıyız diyorum. Mesafelerin terbiye ettiği insanlar.


İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.


Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir.



Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir. Asıl mesele, birbirimize hayatlarımızı verebilmektir. Baştan aşağıya, sadece bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkabilmektir.


Görünmezsen ne çıkar, ben seni kendimde taşıyorum!


Özlem...
Kime dokunsam sensin
Kimi çağırsa dudaklarım...
Başımın tacı, canım efendim.
Görünmez çığlıklarımı gören
Eğilmez başımı öpensin.
Sen bir deniz derinliğisin
Uslanmak bilmez kederler ülkesi...
Coşup yağan fırtına sessizliğim
Kül kedisi yorgunluğunda kalbim
Masalcı ninesini arıyor.

Düşünce, sanat, yaşama aşkı, hepsi sende toplandı. Hepsi, senin hüviyetinde birleşti. Senin dışında düşünememek hastalığına müptelâyım.


Hepimiz kendi masallarımızın kurbanıyız.


En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey; bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.


Rahat bir uyku her şeyi düzeltir diyordum. Fakat rüyaları hesaba katmamıştım.


Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğuruyor.


Biliyordu ki, şartlar değişince insanlar da değişir.


ANLAMLI SÖZLER

Yoksulluğa alıştım, ihtiyarlığa alışamadım.


Her düşüşün altında bir başkası vardır. Ve herkes kendinin mezarıdır.


Fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimdirler.


Bekleyeceğim
Aylar geçip yıllar olsa da
Yıllar geçip zaman dolsa da
Aşkın arzuları beni boğsa da
Bir gün seversin diye bekleyeceğim
 
Bugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka binbir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğim
 
Seni beklemekle geçse de ömrüm
Şu fani dünyada kalmasa günüm
Senden uzakta ölürsem bir gün
Ahirette seni bekleyeceğim...

Benim için üzülme ve mesele yapma. Teklifimi de unut, belki de hiç karşılaşmadık.


Asıl garibi bu kadar tecrübeye rağmen yaşanan hayata müdahale edememekliğimiz.


Hayatımda birçok şeyler daha beni korkutabilir, başıma türlü felaketler gelebilirdi. Fakat en müthişi,
Onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu.


Ben trajedinin kendisini seviyorum. Asıl büyüklük, ölüm şuuruna rağmen gösterdiğimiz cesarette.


Hafif bir tebessüm, küçük bir kahkaha ile taşı gediğine koymaktan hangi kadın kendini alabilir ?


İnsan birisini bu kadar severse nasıl darılır?” diyordu. Hiç darılabilir mi? Muhakkak yorulmuştur.


Bakın etrafa, hep maziden şikayet ediyoruz, hepimiz onunla meşgulüz.


Yaşamak, başkaları tarafından muhasara altına alınmak, yavaş yavaş boğulmaktı. Yaşamak.


Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.


Bilmiyorsun, bilemezsin, beni ne kadar sevmezdi. Ve nasıl küçük, biçare görürdü. Adım evde yapma çiçekti. Beni göğsümde, mantomda yapma bir çiçek olmadan sokağa çıkarmazdı. Sen de taşı, derdi hep! Sen de taşı! Çünkü ben seni yanımda öyle taşıyorum!


Hepsinden fenası, artık hiçbir şeye inanmıyordum. Fakat korkmuyordum da. Olabilecek şeylerin en kötüsü olmuştu. Artık hürdüm.


Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir işe yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır!


Yine size inanırlar. Fakat menfaatlerine dokunmamak şartıyla.


Kalp işlemiyor artık. Beyinde arıza var.


ÖZLÜ SÖZLER

İnsanlıktan ümit kesmedim, fakat insana güvenmiyorum.


İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir hayatı da olur.


Bekleyelim. Sen benden vazgeçmezsen her şeyin çaresi bulunur.


Ne kadar yakınınız olursa olsun, bir başkasının içinden geçenler daima bir meçhul olarak kalacaktır. Bir yastıkta uyuyanlar bile birbirlerinin rüyalarını bilmezler.


Bazen kendimi iki ayrı insan sanıyorum.
Hatta birbirine karşı vaziyet almış iki ayrı insan. Birinin yaptığını öbürü bozuyor gibi geliyor bana.


Bir insanı bir daha görmemenin, sesini bir daha işitmemenin, bir daha hayatına girmemenin keskin ve yenilmez acısı.


Herkes kendi boşluğunu bir parça duygu ile doldurmak, kendini süslemek istiyor.


Hayal ile Hakikat arasında, Yalnız sen varsın!


Başka mevsimlerde belki biz şair oluruz, fakat sonbahar, kendisi şairdir.


Ben şimdi saatlerimi üşengeçliğe ayarladım.


Ne yazık ki insan, insanın kadrini, her zaman bilmiyor.


Niçin kadere bu kadar bağlı olan insanlar, bir türlü ona razı olmaz? Hiçbiri kendi hayatını yaşamıyor da onun için.


Çalışan insan, kendi varlığında hüküm süren bir ahengi bütün kainata nakleder.


Birkaç saniye veya bir dakika azapsız kaldım, dünya üstüme yıkıldı… Demek ki başka türlüsü kabil değil…


Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre geniş bir anın
Parçalanmaz akışında

Başka yerime isabet etseydi, muhakkak ölürdüm. Fakat kelimeler böyleydi. İnsanın doğrudan doğruya kalbine veya gözüne, yahut kafatasına gelmezlerdi. Düşünce denen o acayip ve gizli şeye, o jelâtin yığınına isabet ederlerdi. Onun için birdenbire öldürmezler, bir daha kaybolmamak, sizi bırakmamak için oraya gömülürler, oradan yavaş yavaş gizli ve açık, sizi zehirlerlerdi.


Hiç kendini denemeyecek misin? Ne olduğunu, kim olduğunu öğrenmeden mi öleceksin.


DERS VERİCİ SÖZLER

Az okuyoruz, hatta hiç okumuyoruz ve galiba hiç de düşünmüyoruz.


Hiçbir yara kurcalamakla iyileşmez.


Her erkek biraz çocuktur ve idareye muhtaçtır.


İstanbul, ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle, çıldırarak.


Hayatta uğradığımız bütün güçlükler az çok kafamıza gelen ilk fikirden bir türlü silkinip çıkamayışımız yüzünden değil midir?


Mesele, okuduklarımızın bizi bir yere götürmemesinde. Çoğumuz seyahat eder gibi, benliğimizden kaçar gibi okuyoruz. Halbuki kendimize mahsus yeni bir hayat şekli yaratmak devrindeyiz.


Hayat denen bir şey vardı. Paralı parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alâkadar oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar, fakat yaşıyorlardı. Kendisi niçin yaşamayacaktı?


Onun da benim de senin de Allahımız var.


Hayat yürüyor siz kelimelerle zehirlenin durun. Hayat her gün yeni bir şey buluyor.


Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyaların kadar sade, güzeldin.


Daima kendimde seyirci hâletiruhiyesinin hâkim olduğunu gördüm. Başkalarının hâlini, tavırlarını görmek, onlar üzerinde düşünmek, bana kendi vaziyetimi daima unutturdu.


Sen sesini yıldızlara verdin
Büyük rüzgârların uğultusunda
Arayıp bulsun diye beni.


Bizim memlekette en rahat yapılan iş de budur, konuşmak.


Hepimiz parça parçayız. İçimizde, dışımızda birtakım şeyleri lehimleyerek yaşıyoruz.


Hiçbir şey kendi alın teri kadar bir insanı tatmin edemez.


Dua zekanın tebessümüdür.


DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
Ben de biliyorum ki marifet ölmek değil, 
yaşamak, hayata katlanmak, 
ne kadar fırtınalı havada olursa olsun 
gemiyi limana kadar götürmek, 
orada bir şamandıraya, 
bir iskeleye bağlamaktır.

Bütün hayatım boyunca dikkat ettim. İnsanların daima en çok korktuğu şeyler başına geliyor.


İnsanlar da kuyuya benzer. İçlerinde boğulabiliriz.


Ben insanı seviyorum. Onun şartlarıyla döğüşme kudretini seviyorum. Kaderini bile bile hayatı yüklenmesini, o cesareti seviyorum. Hangimiz yıldızlı bir gecede kainatı bütün ağırlığıyla sırtımızda taşımayız. Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz.


Ahmet Hamdi Tanpınar (d. 23 Haziran 1901; İstanbul) – (ö. 24 Ocak 1962, İstanbul), Türk romancı, öykücü , şair, öğretmen, çevirmen, edebiyat tarihçisi, siyasetçi. Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar; Şiir, hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi birçok alanda eser veren sanatçının başlıca eserleri Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanları, Beş Şehir adlı şehir monogrofisidir. Bir bilim adamı olarak “XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eseriyle edebiyat tarihçiliğine yeni bir görüş ve bakış açısı getirmiştir.


Ahmet Hamdi Tanpınar hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız


Daha fazla güzel söz için tıklayınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir