YAHYA KEMAL BEYATLI

Yahya Kemal Beyatlı Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en önemli temsilcilerinden biridir. 2 Aralık 1884’te Üsküp’te doğdu ve 1 Kasım 1958’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ayrıca Asıl ismi Ahmed Agâh’tır. Türk şair, yazar, siyasetçi aynı zamanda diplomat. Bunun yanında Türk edebiyatı tarihi içinde “Dört Aruzcular” dan biri olarak kabul edilir. Sağlığında Türk edebiyatının baş aktörleri arasında kabul edilmiş ancak hiç kitap yayınlamamış bir şairdir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde milletvekilliği ve bürokratlık gibi siyasi görevler üstlenmiştir. Bu yazımızda Yahya Kemal Beyatlı dan sizler için anlamlı güzel sözlerden ve özellikle güzel şiirlerden bir demet hazırladık. İster yazılı ister resimli olarak sosyal medyada sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. İyi okumalar dileriz.


Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!



AKINCILAR
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
 
Haykırdı ak tolgalı beylerbeyi "ilerle"
Bir yaz günü geçtik tunadan kafilelerle
 
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
 
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

Cennette bu gün gülleri açmış görürüzde
Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde
 
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

HAZAN BAHÇELERİ
Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
 
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

VUSLAT
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı.

Gördükleri ru'ya ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen ruzgarı başka.
Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez;
Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez...
 
Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi...
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi, bir fiskiye ahengini dinler.
 
Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa,
Dalmışsa O'nun saçlarının rayihasiyle,
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.
 
Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık
Bir mucize halinde o gözlerdendir artık.
Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur
Zira, susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur.
 
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
Bir sır gibidir azçok ilah olduğumuzdan.
Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?
 
Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
Rüzgar gibi bir sevk alır, oldukları yerden.
Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o!
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
 
Dört atlı o gerdune, gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin,
Simaları her lahza parıldar bu zeferle;
Gök, her tarafından, donanır meş'alerle!
 
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar
Dunyayı unutmuş bulunurken o sularda,
-Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-
 
Bir an uyanırlarsa leziz uykulardan,
Baştanbaşa, heryer kesilir kapkara, zindan...
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak...
Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak...
 
Ey tali! Ölümden ne beterdir bu karanlık!
Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık!
Ey vuslat! O aşıkları efsuna ramet!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!

BİR BAŞKA TEPEDEN
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul,
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
 
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

EYLÜL SONU
Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbalarları.
 
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...
 
İçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık...
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!
 
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.
 
Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

TERCİH
Dünyada ne ikbal ne servet dileriz
Hattâ ne de ukbâda saadet dileriz
Aşkın gül açan bülbül öten vaktinde
Yaranla tarab yâr ile vuslat dileriz.

ÖZLEYEN
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!
 
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde.


YAHYA KEMAL BEYATLI GÜZEL SÖZLER

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.


İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.


Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!


Zihnim bu şehirden,
bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.


Ahiret öyle yakın ki seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada.


Kalbimse bu hengamede kuşlar gibi ürkek.


İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri
Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri.


Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan!


Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık.


Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.


Bir kere sevip vuslata erdiyse cihanda,
Ömrün iyi rü’yâsına dalsın, uyusun rûh.


Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.


Denizden ve dağdan gelen hüzne kandık
Bulutlar dağılsın, bahar olsun artık.


Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!


Artık ne gelen, ne beklenen var.


Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer,
Ay geçmiyor ki almıyayım gamlı bir haber.


Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!


Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.


Sefâletin zevki de aşk gibidir, çekmeyen bilmez.


Silkin ve sakin ol! dedim, âvâre gönlüme,
Artık kederli hisleri bir bir içinden at!


SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden


YAHYA KEMAL BEYATLI EDEBİ SÖZLER

Dönülmez akşamın ufkundayız.
Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç!


Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın!


Ya şevk içinde harâb ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lâle açmalıdır göğsümüzde yâhud gül.


Her halk kendi iklîminin lisânını söyler.


Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.


VUSLAT
Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı.

Ey aşk! O gönüller sana mâl oldular artık;
Ey vuslat! O aşıkları efsûnuna râm et!
Ey tatlı ve ulvî gece! Yıllarca devam et!.


Fânî ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.


BENDE
Gelmek'çün ikinci bir hayata,
Bir gün dönüş olsa ahiretten:
Her rub açılıp da kainata,
Keyfince semada bulsa mesken;
Talib bana dönse nazikane;
Bir yıldızı verse malikane;
Bigane kalır o iltifata,
İstanbul'a dönmek isterim ben.

Her sabah başka bahâr olsa da ben uslandım,
Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.


DUYUŞ VE DÜŞÜNÜŞ
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer
Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber.

Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu;
Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu.

Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü,
Lakayd olan mühimsemiyor gamlı bir günü.

Çok şey bilen diyor:'Gidecek her gelen nesil
Ey sade-dil Bu bahsi hayatında böyle bil

Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark,
Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark.

İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri
Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri.

DUYUŞ VE DÜŞÜNÜŞ
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer
Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber.
Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu;
Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu.
Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü,
Lakayd olan mühimsemiyor gamlı bir günü.
Çok şey bilen diyor:’ Gidecek her gelen nesil!
Ey sade-dil! Bu bahsi hayatında böyle bil!
Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark,
Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark.
İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri
Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri

GEÇMİŞ YAZ
Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle
Her anını, her rengini, her şiirini hazdan.
Hala doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinden;
Mehtap… iri güller… ve senin en güzel aksin…
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde!

Rahatça dal, ölüm sonu gelmez bir uykudur.


Ömrü oldukça yürür her yolcu,
Varmadan menzile bir yerde ölür.


Çocukken okuduğumuz kitapların hepsi aynı kıymette miydiler? O kitapları bir daha elimize alırsak anlarız ki bâzılarını, sırf o yaşa mahsus bir lezzetle tatmışız bâzılarını da o yaşta tam bir derecede anlayamamışız.


İçim yandı ansızın….
Ey sevgi anladım bu uzaktan seda ile,
Ömrün yegane lezzetidir hatıran bile.


Dili bir, gönlü bir, îmânı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses.

AŞK HİKAYESİ
Yine dün geçtim o yoldan;
Aynı raylarda tirenler geçiyor...
Karşı dağlar, hep o dağlar...
Kıyı hep aynı kıyı Ve deniz aynı deniz;
O gülüşten bir eser yok yalnız;
O güzel çerçeve bomboş!
Belki kalbim daha boş!

Rindlerin Akşamı
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

Bizler mi vakti boşa harcamaktayız bugün?
Şüphem budur: Vakit mi geçirmektedir bizi?



Dünyanın ufku, gözlere gittikçe yâr olur;
Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir