İMAM-I RABBANİ SÖZLERİ

Ahmed Sirhindi, daha çok bilinen adıyla İmam-ı Rabbani veya İmam-ı Rabbani Ahmed el- Farukî El Serhendi, (Doğum / 1564, Serhend-Babür İmparatorluğu – Ölüm / 1624 Serhend-Babür İmparatorluğu), Hindistan’da yaşamış İslâm âlimi ve tasavvuf önderi. Hz.Ömer (ra) ‘in soyundan geldiği için ‘el-Fârûk’ lakabını almıştır. İmam-ı Rabbânî eserlerinde, insanı Dünya’da ve Âhiret’te yükseltecek olan tevâzûnun ne olduğunu ve kurtuluşun ancak Ehl-i Sünnet’e uymakla olduğunu, Allah’a samimi olarak nasıl yakınlaşılabilineceği, peygamberlere ve dört halifeye uymaya çalışmanın gerekliliğini anlatmaktadır. Bu yazımızda İmam-ı Rabbani ‘den sizler için bir demet hazırladık. Sosyal medyada paylaşarak sevdiklerinize güzel mesajlar gönderebilirsiniz. İyi okumalar dileriz.


Gerçeği meydana çıkaran Allah Sübhandır.



İnsana sadâkat yakışır, görse de ikrâh, Yardımcısıdır doğruların hazret-i Allah.


Ne saadet kalbini Rabbine teslim edene.


Bir gün zorla uyandırılmadan kendimiz uyanmalıyız. Zira o gün uyanmak fayda vermez.


Anlayışındaki hastalığı nedeniyle, Doğru sözü ayıplayan nice insan vardır!


Ey, yerin gökün sâhibi, ey vasfı Allahüssamed! Sayısız isyânla geldim kapına, beni kılma red!


Kıldan ince manalar var,
Kulağını eyle yakın!
Her kürsüde nutuk çekeni,
Bir şey bilir sanma sakın!


Uçurum yanında dolaşan, bir gün uçuruma düşebilir.


Bin tane dilim olsa senaya dursam; Ona infialden başka neyim artar?



İMAM-I RABBANİ KISA SÖZLER

İstediğin gibi yaşa, ölümü tadacaksın. Dilediğine yapış, sonunda ayrılacaksın.


Aşk öyle bir ateştir ki, yandığı zaman. Sevgiliden başka her şeyi yakıp kavurandır.


Ölüm, iştiyaklı kimselere bir tesellidir. Sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir vesiledir.


Bırak, seni ne alırsa sevgili vuslatından; Güzel veya çirkin, seni ne oyalarsa ondan.


Ayna arkasındaki papağana benzerim, O ezelî Üstad’ın sözlerini söylerim.


Seviyorsan, NazIanmaya hakkın yok.! Naz çekmeye taIip oIacaksın.



Düşünceli uykularım, içimdeki ateşten; Acaba kimler var yanınızda dosttan ve eşten.


İyilik ve güzelliğe mutlaka bir ayna gerekir. Ayna ise bir şeyin karşısında (zıddında) olur.


Yüz demet fesleğen verseler bir bülbüle, Hiç koklamaz onu, yine gider bir güle.


Bilmeyenler, tanıyamaz bileni, o hâlde, sözü kısa kesmeli.


Bir kapıda olan her kapıdadır. Her kapıda olan, hiç kapıdadır.


Herkesle iyi geçinip, hep acıyınız! Kurtuluş yolu budur. Vesselâm.


Ben ne geceyim, ne de geceye kulluk ederim. Ben bir hakikat güneşinin hâdimiyim ki, size ondan haber getiriyorum.



İMAM-I RABBANİ HİKMETLİ SÖZLER
Boşa gider onun şerhi cahillere. Aşk gizlilik ister, düşmesin dillere.

Ölüm dostu dosta taşıyan bir köprüdür.


Günah karanlıklarının üst üste yığılmasıyla, iman nuru nasıl baki kalır.


Bir insanın amelleri şeriata uygun değilse, onu uçarken bile görseniz itibar etmeyiniz.


Bir Müslüman imanından kesinlikle emin olacak, inşaAllah müminim demeyecek, elhamdülillah müminim diyecek.


Gerçek bir sevginin kantarı fedakarlıktır. Fedakarlık ile ispatlanmayan kuru sözler, hiçbir mana ifade etmez.


Allah Teâlâ, mübah dairesini bu kadar geniş yaptığı halde, bu dairenin dışına adım atan kişi, insafsızlığın son haddindedir.


Haramların süsüne, yaldızlarına sakın aldanma ve çabuk geçen, tükenen lezzetlerine kapılma!


İyi bir sene, baharından belli olur.



Boynu ve başı dik olanların tevazu göstermesi güzeldir, Dilenci tevazu gösterse ne olur, bu zâten onun huyudur


Ey yolunu şaşırmışları doğru yoluna ileten Allah’ım! Alemlere Rahmet kıldığının (Sav) hürmetine beni doğru yola ilet. Onun ve yakınlarının üzerine dualar ve saygılar olsun.


İstemek nâil olmaktır. Allah kabul etmeyeceği duayı ettirmez. İstemek, yana yana dilemek, nâil olmaktır.


Sonsuz Saadet için üç şey şarttır, ilim, ibadet, amel.


Yüksek bilgilerinize sunarız ki, bu kıymetli yolun üstünlüğü ve bu yolun büyüklerinin yüksekliği, sünnete yapıştıkları ve bid’atlerden kaçındıkları içindir.


Ya Rabbi! Bu dünyada bizi O büyüklerin zemânında yaratmadın ise de, ahirette mahşer meydanında bizi onların arasında bulundur!


Hakikati şeriatın dışında araya sufi, serabın peşinden koşmaktadır.


Âlimlerin dünyaya olan düşkünlüğü, güzel yüz üzerindeki bir leke gibidir. Bu gibi âlimlerin ilmi halka fayda verse de kendilerine fayda sağlamaz.


Nefsinizin arzuları Ye’cüc-Me’cüc seddi gibi aşılması çok güç bir engel olarak karşımızda durmaktadır.

Esasen şeytanın hilesi zayıftır. Belamız yalnızca nefsimizdir.

Edeplerden bir edebi muhafaza edip, tenzihi bile olsa bir mekruhu terk etmek zikir, tefekkür, murakabe ve teveccühten kat kat üstün ve çok daha faziletlidir.


İMAM-I RABBANİ HİKMETLİ SÖZLER

Kalb hastalığı; semadan inen hükümlere kalbin kesin olarak inanamamasından ibarettir. Böyle kişilerin bu hükümleri tasdik etmeleri sûreten (görünüşte) bir tasdiktir, yoksa hakîkaten değildir. Hakîkaten tasdikin elde edildiğinin alameti; dinî hükümleri yerine getirirken bir kolaylık, hafiflik ve neşenin var olmasıdır. Bu olmadan, iş gerçekten çok zordur.


Ey kardeş, Dünya vefasızlığı ile temsil edilir. Dünya ehli insanlarsa, cefayla, hasislikle ve alçaklıkla meşhurdur. Nefis ve en değerli ömrünü, vefasız ve hasis bir şeyin peşinde harcamak, zarar ve ziyan olmaz mı? Elçiye düşen ise, sadece anlatmaktır.


Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (sav) Ademoğullarının efendisidir. Kıyamet günü tabileri (ümmeti) en çok olacak kişidir, önceki ve sonraki insanlar arasında Allah’ın en mükerrem kuludur, kabrinden ilk kalkacak olan da odur. İlk kez şefaatte bulunacak ve şefaati ilk kabul edilecek kişi odur. Cennet kapısını ilk çalacak olan ve kendisine kapının açılacağı ilk kişi odur. Livâü’l-hamd’ı (hamd bayrağını) kıyamette taşıyacak olan odur. Hz. Âdem ve diğerleri o bayrağın altında olacaktır.


Allahü Teâlâ, çok merhametli olduğu, çok acıdığı için, Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” gönderip, bu büyükler vasıtası ile ruhu kendine çağırdı ve maşûku, sevgilisi olan nefse uymamasını, nefsi dinlememesini ona emretti. Ruh bu emri dinleyip, nefse uymaz, ondan yüz çevirir ise, felaketten kurtulur. Yok eğer, başını kaldırmaz, nefsle beraber kalmak, bu dünyadan ayrılmamak isterse, yolunu şaşırır, saadetten uzaklaşır. Bu sözümüzden, ruhun, nefsle birleşmiş olduğu, hatta kendisini unutup, nefs hâlini almış olduğu anlaşıldı. İşte ruh, bu hâlde kaldıkça, nefsin gafleti, cahilliği, ruhun da gafleti, cehaleti olur. Yok eğer, ruh, nefsden yüz çevirir, ondan soğur, onun yerine Allahü Teâlâyı severse ve kendi gibi, bir mahluku sevmekden kurtulup, sonsuz var olan, hakîkî Bâkîye âşık olup, bu aşk ile kendinden geçerse, zâhirin, yani nefsin gafleti, cehaleti, bâtına, yani ruha sirâyet etmez.







Daha fazla dini söz için tıklayınız

İmam-ı Rabbani hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir